Laiklik Meclisi 3 Mart’ı Yüzüncü Yılında Laiklik Günü Olarak Kutladı
Laiklik karşıtı uygulamalara tepki olarak 25 Eylül'de, 90 aydının imzasıyla kurulan Laiklik Meclisi, hilafetin ve Şer'iye ve Evkaf Vekaletinin kaldırıldığı, Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu'nun çıkarıldığı 3 Mart'ı yüzüncü yılında Laiklik Günü olarak kutladı.
Laiklik Meclisi, "hilafetin ve Şer'iye ve Evkaf Vekaletinin kaldırıldığı, Tevhidi Tedrisat Kanunu"nun çıkarıldığı 3 Mart'ı yüzüncü yılında Laiklik Günü olarak kutladı. Ankara İnşaat Mühendisleri Odası'nda gerçekleştirilen sempozyuma akademisyenler, Öğrenci- Veli Derneği, Barolar Birliği'nden uzmanlar katıldı.
Açılışının ardından program, salondan gelen uyarılar üzerine durdurularak İstiklal Marşı okundu. Meclis Sözcülerinin, İstiklal Marşı okunmadan açılış yaptıkları için özür dilemesi sonrası programa devam edildi.
Ankara İnşaat Mühendisleri Odası'nda gerçekleştirilen sempozyuma eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı ve Laiklik Meclisi Sözcüleri'nden Ömer Faruk Eminalioğlu, akademisyenler, Öğrenci- Veli Derneği, Barolar Birliği'nden uzmanlar katıldı.
CHP Gaziantep Milletvekili Avukat Hasan Ötürkmen: 3 Mart Devrim Yasaları'nın kabul edildiği günün, 'Laiklik Günü' olmasına yönelik TBMM Başkanlığına Kanun Teklifi vermişti. Öztrükmen burada yaptığı konuşmada, "Hizbullah'ı parlamentoya taşıyan bu iktidar çoğunluğunun böyle bir yasayı kabul etmesi düşünülemez. Ancak biz kendimize verilen görevi yerine getirmeli, toplumsal duyarlılığı yaratmalıyız diye düşünüyorum. Bugün Cumhurbaşkanı İstanbul Belediye Başkanı olduğunda 'Demokrasi benim için bir araçtır. İstediğim istasyonda biner istediğim istasyonda inerim demişti. Şimdi istasyondan inme zamanı geldi. AKP iktidara geldiğinde şeriat isteyenlerin oranı yüzde 6,8 iken bugün şeriat isteyenlerin oranı 16, 8'e yükselmiştir" dedi.
Necatibey Eğitim Enstitüsü çıkışlı öğretmen, yazar Mustafa Gazalcı: "Diyanet Akademisi'nin açılmasında, adliye koridorlarında şeriat istemlerini arttırdıklarını gördük. Milli Eğitim'e olup bitenleri hepimizi biliyoruz. Özellikle eski müsteşar Yusuf Tekin'in bir dakika bile çocuklarımızı zehirlenmemesi gerekir. Bütçe konuşmasında tarikatlarla protokol imzalamaya devam edeceğim dedi. ÇEDES saçmalığı akıl almaz biçimde sürüyor. Okul cami birbirine karıştırılıyor. Ülkemizin aydınlık geleceği laiklik ve öğretim birliği içinde verilen laik, bilimsel eğitimdedir." ifadelerini kullandı.
Türkiye Barolar Birliği İnsan hakları Merkezi Koordinatörü avukat Ercan Demir: "Bir insanın tarihinde 10 yıl uzun bir zaman olabilir ama toplumun tarihinde 100 yıl uzun bir zaman değil. Cumhuriyetimizin 100 yıllık tarihi boyunca özellikle halkın egemenliğinin de temel argümanı olan laikliğe karşı örgütlenmeler ve laiklik ilkesinin ortadan kaldırılmasına ilişkin girişimler hep olmuştur"
Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu: "Aradan geçen bu yüzyıla rağmen köklü bir demokrasi anlayışımızın olmayışının nedenleriyle maruz kaldığımız cumhuriyetin en temel değerlerine saldırıldığına şahit olduğumuz bir dönemi yaşadığımız için buradayız. Üstelik bu saldırının en yoğun şekilde görünen halini bir kelime ile ifade etmek istiyorum, dini ve siyasi taassup deniyor buna. Evet din bir gerçekliktir… Din hürriyeti olarak ifade edilmeye çalışılan şeyin yegane düşmanı ne yazık ki bir kimsenin kendi inancından ve kendince hakikat olarak kabul ettiği görüş ve kanaatten başka olan inanç görüş ve kanaatlere ve bunları taşıyanlara karşı düşmanlık beslemesi onları boğup susturmaya kalkışması yani taassuptur."
ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı Sedat Durna: "Yüz yıl önce, bugün, Cumhuriyet kurulalı dört ay olmuş genç Cumhuriyette çok önemli devrimci kararlar alınmıştır. Hilafet kaldırılmış, Genç Cumhuriyet'in üzerindeki dini vesayete son verilmiş ve devletin teokratik görünümü ortadan kaldırılmıştır. Fetva makamı görevi gören şeriye ve efkaf vekaleti kaldırılmıştır. Öğretim ve bilgi yasası ile eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmış, eğitimde program ve hedef birliği sağlanmış, kültür ve ulus birliği güvence altına alınmıştır. Yüz yıl önce kaldırılan din ve hilafet vesayeti ile bugün ne yazık ki tekrar karşı karşıyayız. Okullarda tarikat ve cemaatlerin yol gezmesi, anayasanın ikinci maddesinde düzenlenen laik devlet hükmünü ve 42. maddesinde düzenlenen çocuklarımızın layık ve bilimsel eğitim alma hakkının iddialıdır. Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan ÇEDES protokolü, yüz yıl önce bugün kaldırılan din vesayetinin Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla geri getirilmesidir. Bu projeyle bütün Milli Eğitim Sistemi ve bütün Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın vesayeti altına alınmış durumdadır. Bu manzara karşısında bizlere sadece karşı çıkmak düşmüyor. Atatürk Cumhuriyeti ve kazanımları doğrultusunda örgütlenmeli ve örgütlü yapılara da destek vermeliyiz."